2. El Araç Alımına Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Dövizin yükselişiyle birlikte her geçen gün aldığımız her şeyin fiyatı katlanarak artıyor. Mevcut artışlardan en çok etkilenen sektörlerden biri de otomotiv sektörü. Sıfır araç fiyatları son birkaç yılda olağanüstü düzeyde katlanarak arttı. Birkaç yıl önce ortalama gelir düzeyine sahip ailelerin alabildiği ekonomi sınıfı araçların bedelleri, günümüzde ev veya arsa bedeline tekabül eder hale geldi. Haliyle bireyler ikinci el araçlara yönelmeye başladılar. Bu durumdan ikinci el sektörü dengesiz bir oranda etkilendi ve bazı modeller sıfırlarının bedelleriyle yarışır düzeye geldiler.

Bir yakınım, üç yıl önce 40.000-TL’ye aldığı aracını bu yıl şubat ayında 72.000-TL’ye sattı. Birkaç gün önce aynı arabanın 100.000-TL’ye satıldığını gördük. Dolayısıyla, araç 3 yıl boyunca kullanılıp eskidiği halde fiyatı neredeyse 3 kat arttı. Yine de, bu artış oranı sıfır araçlarda daha da yüksek. Hal böyle olunca ikinci el araçlar sıfırına bütçesi elvermeyen pek çok kişi açısından tercih ediliyor.

Mevzuata göre ikinci el aracı satan ve alan kişinin ileride sorun yaşamaması adına satış öncesi ve sonrasında dikkat etmesi gereken bazı hususlar mevcut. Bu hususlara riayet edilmemesi halinde alıcı olan kişi parasını kullanamayacağı bir araca yatırarak zayi edebilir, mevzuatta belirtilen süre içerisinde herhangi bir eylemde bulunmadığı takdirde başvuru haklarını kaybedebilir. Bu gibi mağduriyetlerin yaşanmaması adına yapılması gerekenleri bir yazı dizisi ile sizlere aktaracağız. Haftalık periyotlar halinde yayınlanacak bu yazı dizimizin tamamını okuduğunuzda ikinci el araç alma konusunda daha temkinli davranacağınızı ümit ediyoruz.

Konuya giriş yapmadan önce Türk Borçlar Kanunu’nda tanımlanan “ayıp” kavramını aktarmak gerekir. Zira ikinci el aracı satın alan kişinin başvuracağı husus yüksek ihtimalle bu müessese olacaktır.

“Ayıp” kavramı, Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve devamı maddelerinde açıklanmıştır. Bu maddeye göre, satıcı, alıcıya bildirdiği niteliklerin satılan malda bulunmaması nedeniyle sorumludur. Satıcı, malın değerini ve/veya alıcının bu maldan beklediği faydaları ortadan kaldıracak nitelikte maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumludur. Ayıp kavramının anlaşılması açısından konuya ilişkin örnekler verelim.

Son zamanlarda araçların kilometre kayıtlarının sıfırlandığı veya azaltıldığına ilişkin dosyalar artış gösterdi. Araç sahipleri, araçlarının değerlerini arttırmak için araçlarının kilometrelerini azaltma işlemine sıklıkla başvuruyorlar. Bu durum satış esnasında tespit edilmese de sonraki dönemlerde muhakkak ortaya çıkarak hem alıcının hem satıcının başını derde sokuyor. Bu noktada aracın kilometre kaydının sıfırlanması veya azaltılmış olması bir ayıptır.

Ülkemizde yaygın bir uygulama olarak araç sahipleri araçlarına gelen zararları, yaptıkları küçük kazaları gerekli mercilere bildirmekten imtina ediyor ve ne yazık ki araçlarını satma aşamasına geldiklerinde aracın herhangi bir hasar kaydının olmadığını söylüyorlar. Yapılan küçük kazalar sonucunda araç sanayiye götürüldüğünde araçların orijinal tamponları plastik olan tamponlarla değiştiriliyor; bagaj kapakları veya çamurluklar değiştiriliyor. Ancak bunlar küçük değişiklikler olduklarından ve satış esnasında da fark edilmediklerinden satış esnasında konusu dahi edilmiyor.

Yakın zamanda karşılaştığım bir örnekte, alıcı olan kişi, aracın herhangi bir hasar kaydı olmadığını kayıtlarda görüyor ancak yine de aracı ekspertiz vasıtasıyla inceletiyor. Aracın değişmeyen tek parçasının motoru olduğu tespit ediliyor ve araç sahibi satıcının beyanlarının ve araç kayıtlarının hatalı olduğunu görüyor. Bu durumun önceden tespit edilmesi alıcı olan kişiyi parasını zayi etmekten kurtarsa da dikkatsizlik veya ihmal sonucu bu duruma maruz kalanların sayısı da oldukça fazla… Dolayısıyla, araçta bu şekilde hasarlar olması halinde siz resmi kayıtlarda bu hasarları göremediğinizde ve bu hasarları bilmeden aracı aldığınızda ayıp hükümlerine başvurmanız mümkündür.

Yine, aracın herhangi bir fonksiyonunun çalışmıyor olması da ayıba verilebilecek örneklerdendir. Birkaç yıl önce okuduğum bir haberi sizinle paylaşmak isterim. Amerika’da ikinci el araç satın alacak olan bir kişi aracı incelemeye gidiyor. Aracın sol arka koltuğunun olduğu tarafta koliler mevcut olduğu için satıcı olan kişi, alıcının aracı diğer kapıyı açarak incelemesini rica ediyor. Kişi inceliyor ve araçta herhangi bir ayıp olmadığını görüyor. Aracın parasını ödüyor ve evine geliyor. Ailesiyle gezmeye çıkacağı zaman arka koltukta oturmak isteyen çocuğu sol kapıyı açmak istediğinde kolun bozulmuş olduğunu görülüyor. Böylece anlaşılıyor ki kolilerin o koltuğa koyulmuş olmasının bir amacı varmış.

Yukarıda aktarılan örnekler çoğaltılabilirse de bizim bu örneklerin hepsini anlatmamız elbette mümkün değil... Burada kıstas olarak değerlendirilmesi gereken şudur: ortaya çıkan durum, alıcı tarafından satış öncesinde bilinseydi, bu araç daha düşük bir bedelle satın alınacak mıydı ya da satın alınmasından vazgeçilecek miydi? Verilecek cevap “evet” ise araçta ayıp var demektir.

Önemle belirtmek gerekir ki, satıcı, satış öncesinde (veya satış esnasında) bildirdiği ayıplardan sorumlu değildir. Yani alıcının aracın ayıplı olduğunu bilerek satın alması durumunda sonradan bu ayıba dayanarak haklarını kullanmak istemesi mümkün değildir. Bu noktada, ileride bir uyuşmazlık çıktığında satıcının alıcının ayıbı bildiğini ispatlaması gerekeceğinden, araçtaki ayıpların alıcıya bildirildiğini ifade eder bir metnin hazırlanıp alıcı tarafa imzalatılmasında fayda vardır. Böylece satış öncesinde araçtaki ayıp hakkında alıcıya bilgi verildiği halde alıcı bu ayıba dayanarak bedelde indirim veya iade istediğinde, satıcı kendini savunmak için bu belgeyi gösterebilir ve sorumluluktan kurtulabilir. Satıcı, aracın satış ilanında araçtaki ayıpları bildirmişse bunları da gösterme hakkına sahiptir.

Alıcılar tarafından sıklıkla sorulan bir konu, aracı satın almadan önce ekspertiz raporu almanın veya almamış olmanın ayıp hükümlerine başvurma konusunda herhangi bir önem arz edip etmeyeceğidir. Sözü uzatmadan, kısa bir ifade ile cevap verelim, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre alıcı olan kişinin ayıp hükümlerine başvurabilmesi için böyle bir rapor alma zarureti bulunmamaktadır. Ancak sizlerin de kabul edeceği üzere, elbette güvenilir bir ekspertizden rapor almakta fayda bulunmaktadır.

Kanun alıcıya, aracı aldığı tarihten itibaren uygun bir süre içerisinde inceleyip araçta herhangi bir ayıp olup olmadığını tespit etme yükümlülüğü yüklemiştir. Alıcı, uygun bir süre içerisinde aracı gözden geçirip araçtaki ayıpları satıcıya bildirmezse bu ayıpları kabul etmiş sayılır. Kanun’da uygun süre ile kaç gün veya haftanın anlaşılması gerektiğine yer verilmemişse de alıcının tacir veya bir ticari şirket olması halinde aracın teslim alındığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde ayıplarının bildirilmesi gerekmektedir. süre sınırlaması mevcuttur. Burada, olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkamayacak durumlar açısından istisna getirilmiştir.

Yukarıda bahsettiğimiz, kilometre sıfırlanması konusundan örnek verelim. Aracı aldınız ve kullanıyorsunuz. Olağan bir kullanımda bir kişinin aracın kilometresinin sıfırlanıp sıfırlanmadığını bilmesi mümkün değildir. Bir süre sonra aracın muayenesi geldi ve siz aracı muayeneye götürdünüz ve görevli size aracın kilometresinde bir hata olduğunu söyledi. Burada, öğrenme tarihinizden itibaren derhal konuyu satıcıya bildirmeniz gerekmektedir.

Bildirimin ne şekilde yapılacağı konusunda kanunda net bir ifade bulunmasa da, bildirimi yaptığınızı ispatlamanız gerekecektir. Bu ispat da ancak yazılı bir bildirim ile olabilecektir. İspatın elbette en garanti yolu noter kanalıyla ihtarname göndermektedir. Ancak bunun maliyetli olacağı düşünüldüğünde PTT kanalıyla iadeli taahhütlü posta ile gönderim sağlanması da mümkündür. Önemle belirtmek gerekir ki Whatsapp mesajları kesin delil niteliğinde değildir. Bu yolla bildirim yapıldığında ileride ispat açısından sorunlar yaşanması muhtemeldir.

Konuya ilişkin olarak, yeri gelmişken, yakın zamanda duyduğum bir olayı (kimseyi zan altında bırakmak istemeyerek) sizlerle paylaşmak isterim. Bir yakınım bir araç almak için İstanbul’a geliyor ve aracı bir ekspertiz vasıtasıyla inceletiyor. Ekspertiz araçta herhangi bir sorun olmadığını ifade ediyor ve buna ilişkin bir belge de veriyor. Yakınım aracı alıyor ve kendi şehrine dönüyor. Aradan birkaç ay geçiyor ve aracın muayenesi geliyor. Muayeneye gittiğinde aracın kilometresi ile oynandığı ve araçta değişen parçaların olduğu söyleniyor. Ancak ekspertiz raporunda bu iki konuya ilişkin herhangi bir kayıt mevcut değil. Burada anlaşılıyor ki satıcı olan kişi, ekspertiz ile bir işbirliği içerisine girip yakınım olan kişiyi kandırma yönünde bir irade sergilemiş. Dolayısıyla, bu husus da dikkat etmeniz gerekenler arasındadır.

Gelecek yazımızda ikinci el aracınızda birtakım ayıpların mevcut olduğunu tespit ettiğinizde başvurabileceğiniz yolları aktaracağız. Ancak bu yazıyı okuyanlar için şimdilik naçizane tavsiyem, araç alırken bildiğiniz ve güvendiğiniz bir ekspertiz ile çalışmanız, aracın kayıtlarını sağlıklı bir şekilde kontrol etmenizdir. Bir sonraki yazımızda bahsedeceğimiz ayıp hükümlerine başvurarak aracın ve paranın iadesi istenebilir ancak bu durumda satıcı olan kişi verdiğiniz parayı çoktan harcamış olabilir, başka bir sebeple elinden çıkarmış olabilir. Aracı aldığınız kişinin ikametgâhı olmayabilir, dolayısıyla ona ulaşamayabilirsiniz. Yine, yurtdışına taşınmış olabilir, bırakın alacağınızı tahsil etmeyi, davada kendisine tebligat yapmanız bile imkansız hale gelir. Siz açacağınız davayı kazansanız dahi tahsil açısından sorunlar yaşayabilirsiniz. İcra daireleri haklılığı ispat edilmiş olan pek çok alacakla doludur ancak bu alacakları tahsil etmek oldukça zor ve hatta çoğunlukla imkansızdır.

Sağlıkla kalın.

YORUM EKLE