Birkaç gün önce Türkiye’nin neredeyse her ilinin baro başkanları bulundukları illerden Ankara’ya doğru yürüyüşe başladılar. Bugün de Ankara’ya ulaştılar ve buluştular. Buluştukları yerde polisler ilerlemelerine izin vermedi ve pek çok avukat polis tarafından darp edildi. Bu zulme maruz kalan, toplumun herhangi bir kesiminden herhangi bir vatandaş değil, müvekkillerinin işlerini takip ederken polislerle sürekli olarak iletişim ve işbirliği içerisinde olan avukatlar. Avukatlar, günlük hayatta yüzyüze baktıkları, birlikte çalıştıkları polisler tarafından darp edildiler. Peki neden?
Bildiğiniz üzere, son aylarda baroların bölüneceği, her ilin birden fazla barosunun olabileceği hükümet cephesinde tartışılıyor. Dünyanın başka ülkelerinde bu çoklu baro sistemi uygulansa da bunlar avukatların çalıştıkları hukuk dallarına göre ayrılmış olan barolar. Ancak bizim ülkemizde çoklu baro sistemine geçilmesi istemi hukukta uzmanlık sebebiyle istenmiyor.
Çoklu baro sistemiyle toplumun siyasileşmemiş ender organlarından biri olan barolar da kişilerin yakın oldukları partilere göre bölünecekler. Temelde, aynen mecliste olduğu gibi, iktidar partisinin bir barosu, muhalefet partisinin başka bir barosu olması planlanıyor. Peki bu şekilde bir ayrılmanın ne gibi bir yararı olacak? Bu ayrılma uygulamadaki hangi sorunun önüne geçiyor? Herhangi bir cevap vermek mümkün değil. Ancak hem avukatlar hem de vatandaş açısından olumsuz pek çok yanı olacağı kesin.
Doğduğundan beri bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak, ne yazık ki ülkemizde işlerin siyaset üzerinden yürüdüğünü inkar etmenin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Bu, iktidar veya muhalefet gözetmeksizin yapılan bir uygulama… Aktarılan çerçevede, tasarıların fiiliyata dökülmesi halinde olabileceklere örnekler verelim.
İktidar partisinin görüşünü paylaşan bir hakim, dosyayı incelerken muhalefet partisinin barosuna üye olduğunu gördüğü bir avukatı zorlayabilir, normal zamanda yapmayacağı bir işleme tabi tutabilir. Verdiği kararın üst mahkemeden döneceğini bilerek, avukatı zor durumda bırakmak için avukatın savunduğu tezin aksi yönde karar verebilir. (Bu durum hakim ve avukatın farklı cephelerde olacağı durumlar için de geçerli olabilecektir.) Aynı şekilde, mahkeme kalemlerinde görev yapan memurlar, bilirkişiler bu yönde uygulamada bulunabilir. Peki bu durum avukatı etkiler mi? Avukat olmayan vatandaş bu konunun neresinde?
Bizler, sizlerin de bildiği gibi vatandaşların işlerini vekaleten takip ederiz. Dolayısıyla takip ettiğimiz bir davada boşanma kararı verildiğinde biz boşanmıyor, hapis cezası kararı verildiğinde cezaevine biz girmiyoruz. Görevimiz, verilen işi en iyi şekilde takip ederek sonuçlandırmak. Bu noktada, verilen kararlar bizi değil, müvekkillerimizi etkiliyor. Dolayısıyla, en basitinden baskın bir muhalefet yanlısı olan bilirkişinin dosya avukatının savunduğu görüşün aleyhine rapor yazması gayet tabiidir. Bu durumda zarar görecek olan avukat değil, vatandaş olacaktır.
Bir avukat olarak ülkemizde hak aramanın haddinden zor olduğu kanaatindeyim. Yargılama sürelerinin uzunluğu, yargılama masraflarının ağırlığı vatandaşları zorluyor, hatta yeterli parası olmayan vatandaş çoğu kez haklarını almak için dava dahi açamıyor. Adli yardım başlığı altında vatandaşların kısıtlı bir bölümüne destek verilse de pek çok dava, bu yardımın dışında kalıyor.
Vatandaşlar türlü zahmetler çekerek davalarını açtıktan sonra, bir de işin içine siyaset karışmasıyla haklarını tamamen savunamaz hale gelecekler. Her mahkeme hakiminin, her bilirkişinin, her mahkeme memurunun, her polisin siyaset gözetmeksizin ve objektif davranmasını beklemek, bizim ülkemiz için ancak bir hayaldir. Elbette böyle olmamasını, kimsenin siyasi görüşü sebebiyle herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmamasını hepimiz isteriz. Ancak gelinen noktada siyaset, isteyerek veya istemeyerek hayatımızın her alanını kaplıyor.
Sonuç olarak, vatandaşın bin bir güçlük çekerek açtığı davasından olumlu bir sonuç elde etmeyi umması çoklu baro uygulamasına geçilmesiyle daha da zorlaşacak ve hatta bazen imkânsızlaşacaktır. Dolayısıyla, bu uygulama tasarısının gelecekte tekrar gözden geçirilme ihtimali olmaksızın rafa kaldırılmasını hem avukat hem de bir vatandaş olarak yetkililerden talep etmekteyim.