Sandığa Yansır

Özellikle son birkaç haftadır insanların ne ile meşgul olduğunu bilmeyeniniz yoktur sanırım. İşler her geçen gün sarpa sarmaya başladı ve artık iyiden iyiye seçim havasın teneffüs etmeye başladık. Öyle ki parti ile yatıp, adaylarla kalkmaya başladık desem yanılmış olmam herhalde. Tabi yaptığımız işten dolayı en fazla zorda kalan kişiler de gazetecilik konumumuzdan dolayı biz oluyoruz, bunun da farkındasınızdır umarım. Saadet Partisi, MHP ve CHP’nin adaylarının kesinleşmesini ardından gözler Ak Parti’ye çevrildi ve herkes merakla adayın kim olacağını beklemeye başladı. İlk başlarda fazla uzamayacak gibi görünen süreç uzadıkça uzadı. Aslına bakarsanız aday adayları da tercihin kesinleşmesi için bu kadar beklenileceğini tahmin etmiyordu. Kimle görüşürsek görüşelim sonuç hep aynıydı birkaç güne kalmaz.  Birkaç güne kalmadı doğru, artık hafta ve aylarla hesap etmeye başladık. Şunu da vurgulamakta fayda görüyorum. Türkiye genelindeki ilçe adaylarının yüzde 99’unu açıklamayan bir iktidar partisinin sadece Kocaali’de Karasu’da aday açıklamasını kimse beklemiyor. Hele birde sürecin ortalık yerine 17 Aralık soruşturmaları girdi ya, benim gördüğüm kadarı ile süreç iyice baltalanıyor. Öyle ki sokaktaki herkes Ak Parti’nin kendi iç mücadelesini çok iyi biliyor. Son günlerde camaat ile ilişkisi olan adayların ayıklanacağı söylentileri de bu işi biraz daha körüklüyor ve sokak acaba bizimkiler de mi cemaatçi şeklinde söylenmeye başladı. Son olarak geçtiğimiz Pazartesi günü açıklanacağı söylense de daha net bir bilgi olarak ayın 15’inden sonraya kaldığı söylenmeye başlandı. Tabi zaman ne gösterir bilinmez ama sokak göstereceğini gösteriyor. Ak Parti’deki aday netleştirme sürecinin bu denli uzaması hem partilileri hem de partili olmayan vatandaşı yavaş yavaş soğutuyor. Bu benim cebimden çıkardığım bir laf değil. Süreç uzadıkça her gün onlarca yüzlerce kişi aday açıklandı mı sorusuyla geliyor. Son iki haftada bu mesele yüzünden o kadar çok ahbabım oldu ki sayısını unuttum ve üzerine her gün yenileri ekleniyor. Velhasıl vatandaş gün geçtikçe tedirginleşiyor ve bu dalgalanma sandığa da yansıyacak gibi görünüyor.

Haksızlık etmeyin

Bu hafta dikkat çekmek istediğim bir diğer konu da ilçemizde yeni açılan İHH Temsilciliği ile ilgili. Bildiğiniz gibi Türkiye’nin uluslar arası boyutta arı gibi çalışan bir kurumu İHH. Dünyanın neresinde olursa olsun insani yardım mevzu olduğu zaman hemen el atıyor. Bize sadece gönüllülerini tebrik etmek düşüyor. Genç bir kardeşimizin öncülüğünde Kocaali’de yeni açılan İHH gerçekten iyi bir işe kolları sıvadı. Suriye’de zulüm gören sırtı başı açıkta, açlıktan soğuktan ölen masum insanların ailelerinin derdine ortak olmak, sağ kalanlara aş, açıkta yatanlara döş olmak için Kocaali’de bir yardım kampanyası yürütüyor. İşimiz gereği biz de bunu sizlere ulaştırmak durumundayız. Zaman zaman sokakta yardım denince çok sert ifadelerle karşılaşıyorum. ‘Biz kendi açlarımıza bakamıyoruz, Suriye’ye neden yardım edeyim’ gibi söylemler dolaşıyor. Duydukça üzülüyorum. Nedenini soracak olursanız, bu bir siyaset meselesi değil, savaş meselesi değil, intikam meselesi değil. Bu bir vefa meselesi olmalı diye düşünüyorum. Çok değil sadece 14 yıl önce 17 Ağustos depremini yaşadık hepimiz. Adapazarı yerle bir oldu. Resmi rakamlara göre yaklaşık 6 Bin, resmi olmayan rakamlara göre ise neredeyse 15 Bin insanımız canlı canlı toprağın altına gömüldü. Dolayısı ile biz o acıyı içimizde yaşarken bu gün Suriye’de canını kurtarmak için mücadele eden o gariban insanlar Adapazarı’na, Yalova’ya tırlar dolusu insani yardım göndermek için adeta seferber oldu. Onların gönderdikleri çadırlarda aş, anasız babasız kalan masum bebelere üst oldu. Şimdi el uzatma sırasının bizde olduğunu düşünüyorum. Geçmişini unutan bir toplum yarınları yaşayamaz. Ben Kocaali’nin geçmişten kalan borcunu bu gün ödeyeceğine inanıyorum.                         

YORUM EKLE